Muhayyelat- Giritli Ali Aziz Efendi

Giritli Ali Aziz Efendi‘nin tam olarak bilinmemekle birlikte, kaynaklarda 1749 veya 1750 yıllarında doğduğu yer almaktadır. 1796 yılında ilk daimi elçi sıfatı ile Prusya Hükümeti’ne gönderilmiştir. 1797 tarihinden ölümüne kadar Berlin’de elçi olarak Osmanlı Devleti’ni temsil etmiştir. 1798 yılında Berlin’de öldüğü ve orada defnedildiği bilinmektedir. Tam adı “Muhayyelat-ı ledünni-i ilahi-i Giridi Ali Aziz Efendi” olan ve “Muhayyelat” ya da “Muhayyelat-ı Aziz Efendi” adı ile bilinen eseri en ünlü eseridir. Bu eser eski harflerle tam beş kez basılmıştır. Muhayyelat gerçek hayattan aldığı konularla birlikte efsanelerin, dervişlerin, çeşitli mistik inançların iç içe geçtiği fantastik bir yapıdadır. Aynı zamanda gerçekçi öykülerin geleneksel hikaye ile modern hikayelerin bir arada bulunduğu farklı bir eserdir. Bu sebeple bu eser Osmanlı ve Türk Edebiyatı için ilk fantastik eser özelliği taşımakla birlikte modern edebiyata geçişte önemli bir rol oynamaktadır.

Eserin Bölümleri

Muhayyelat adlı eser, iç içe geçmiş ve birbiri ile bağlantılı üç hikayeden oluşmaktadır. Ali Aziz Efendi bu hikaye bölümlerini “hayal” olarak ifade etmiştir. Bu bölümler “Hayal-i evvel”, “Hayal-i Sani”, “Hayal-i Salis” isimlerini taşımaktadır. Her hayal birbiri ile bağlantısı olan kısa kıssalardan oluşmaktadır.

Birinci Hayal’de; kadınların sevgisinin geçici olabileceğini düşünen Kamercan isimli şahzadenin karşısına periler vasıtası ile Çin şahının kızı çıkarılır. Çeşitli olaylarla sınanan bu sevgililer iyilik ve dürüstlüklerinin ödülün olarak mutluluk içinde yaşarlar. Bundan sonra yer alan kıssalar Kamercan’ın oğulları Şehzade Asil ve Şehzade Nesil etrafında şekillenmiştir. Bu kıssalarda bağlılık, nefisle mücadele, iffet ve namus, iyilik konuları işlenmiştir.

İkinci Hayal’de; Ebu Ali Sina’nın, Cevad’ı manevi evladı olarak alıp, ilim yolunda yetiştirmesi anlatılır. Eğitim aldığı üstadının yeteneği ile kendini başka bir dünyada bulan Cevad; zenginlik, makam, ölüm tehdidi, mevki gibi zorlukları aşar. İkinci Hayal’in kıssasında sır saklama, sırrı ifşa etmeme gibi erdemler işlenmiştir.

Üçüncü Hayal ise; diğer hayallere kıyasla daha tasavvufi bir tema içindedir. Şeyh İzzettin’in yol göstericiliği vasıtasıyla Mısır hükümdarı Naci Billah, önce mecazi aşkı bularak hakiki aşka ulaşır. Bu aşamada yaşadığı zorluk ve engellerin şeyhinin bir kerameti ve hayalden ibaret olduğu anlaşılır. Kadın, evlilik, aile gibi kavramlar bu hayalde de yer almaktadır.

Eserin Yapısı

Şark hikayelerinde çokça kullanılan cinler, periler, ifritler Muhayyelat’ta karşımıza çıkıyor. Eserde yer alan kişiler, zorlukları aşarken kendi irade ve çabalarının yanı sıra manevi gücü olan bu unsurlardan yardım almaktadır. Bu durumun, eski edebiyat ve anlatma geleneğinin bir yansıması olduğunu belirtebiliriz. Hikayeler farklı ülkelerde, coğrafyalarda geçmesine, kahramanlar farklı milletlerden seçilmesine rağmen, o dönemin (18. yüzyıl) devlet yapısı ile ilgili bize ufak bilgiler de vermektedir. Her ne kadar hikayeler birbiri ile bağımsız gibi dursa da, yer alan unsurlar sayesinde bir bütünlük ve devam niteliği taşımaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi Muhayyelat’ı oluşturan bölümlere “hayal” adının verilmesi; kıssalarda yaşanan garip olayların sonunda birer hayal olduklarının ifade edilmesi, okurken hayal ve gerçeklik duygularının aynı anda duyumsanmasını sağlamaktadır. Aynı zamanda kitabın kendine ait bir “evren”inin olması modern metinlerle büyük bir benzerlik taşımaktadır.

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.