Gulyabani

Hüseyin Rahmi Gürpınar Kimdir?

19 Ağustos 1864’te İstanbul’da doğan, 8 Mart 1944’te Heybeliada’da yaşamını yitiren Hüseyin Rahmi Gürpınar öykü ve roman yazarıdır. Eserlerinde 19. ve 20. yüzyıl başındaki İstanbul yaşamını gerçekçi bir şekilde eserlerine taşımıştır. 1887’de Ahmed Mithat Efendi’nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazarlık hayatına başlamıştır ve Batı uygarlığının yaşantısını taklit ederken gülünç duruma düşen insanları anlattığı ilk romanı olan “Şık” aynı yıl bu gazetede yayınlanmıştır. Yapıtları herkesin okuyup anlayabileceği kolay bir dil ile yazılmıştır. Edebiyatımızda natüralizmin temsilcisi olarak kabul edilmektedir. Yapıtlarında Ahmed Mithat Efendi’nin anlatım tarzını benimseyerek, anlatımın akışına karışarak kendi duygu ve yorumlarını katmıştır. Toplumsal bir yergi barındıran yapıtları eski İstanbul yaşamının geleneklerini bize sunulan bir belge değerinde olan romanlarında “Şık, Şıpsevdi, Gulyabani, Mürebbiye, Kuyruklu yıldız Altında Bir İzdivaç” ince bir mizah anlayışı da göze çarpmaktadır.

Türk Dil Kurumu‘na göre gulyabani:

isim, eskimiş, (gulyaba:ni:, l ince okunur), Arapça ġūl + Farsça yābān + Arapça -ī

Karanlık ve ıssız yerlerde, insanın gördüğünü sandığı korkunç hayalet.

Muhsine’nin Köşke Gidişi ve Olayların Başlangıcı

Gulyabani adlı eserin baş kahramanı olan Muhsine çok güzel bir kızdır. anne ve babası erken yaşta ölünce, komşular Muhsine’ye bakarlar ve çeyiz vererek Muhsine’yi evlendirirler. Fakat Muhsine kocası ile pek anlaşamaz ve bir gün kocası evde yokken kaçar. Daha sonra annesinin eski bir arkadaşı olan Ayşe hanım onu bulur ve kendisine bir iş vereceğini, temiz, namuslu bir yerde hizmetçilik yapacağını söyler. Ayşe hanım Muhsine’ye eğer orada uzun süre kalıp para biriktirecek ve ileride bir aile kuracaksan orada olan biten hiçbir şeyi başkalarına söylemeyeceksin der. Muhsine bu duruma evet der. Ayşe hanım Muhsine’yi dağın tepesindeki uzak bir köşke götürür ve burada onları Çeşmifelek kalfa ve Ruşen adında iki hizmetçi karşılar. Ayşe hanımın Muhsene’yi bırakıp gitmesinden sonra, Muhsine köşkte meydana gelen garipliklere çok şaşırır. Köşke gelirken şoför tarafından duyduğu cin, peri ve gulyabani hikayelerine o esnada inanmasa da yaşadığı gariplikler dolayısıyla inanmaya başlar. Bir süre sonra Muhsine, Ayşe hanım tarafından buraya bahşiş karşılığında getirildiğini anlar ve kaçmaya çalışır. Fakat buraya girenin bir daha çıkamayacağını söylerler. Köşkün etrafında her gece cinler, periler dolaşmaya başlar. Bunlar arasında en korkutucu olanı ise gulyabanidir. Geceleri cinler, periler köşkün odalarına girerek garip sesler çıkarır, Muhsine’yi korkuturlar. Muhsine denildiği gibi sesinin çıkarmaz ve kaderimdir der susar.

Muhsine’nin Hasan ile Karşılaşması

Bir gece erkek bir peri Muhsine’nin odasına girer. Bu erkek perinin adı Hasan’dır. Hasan çok güzel yüzlü bir peridir ve kendisinin peri olmadığını, onu bu köşkten kurtarmak istediğini söyler. Muhsine bu sözleri her zaman duyduğu için Hasan’a inanmaz. Hasan ona çok aşık olduğunu, onun için her şeyi yapabileceğini söyler. Muhsine bu duruma çok şaşırır. Sonradan anlaşılır ki; Hasan şehirden gelen bir insandır ve cin, peri saçmalıklarının iç yüzünü ortaya çıkartmaya çalışan bir kişidir. Nihayetinde cin, peri, gulyabani kılığına girenlerin birer insan olduğu ve bu insanların cahil köy halkını kandırdığı ortaya çıkar. Hasan tüm bu oyunu köy halkının önünde onlara söyler ve cezalandırır. Sonrasında Hasan ile Muhsine evlenir. Çeşmifelek kalfa ile Ruşen’e de birer koca bulunup, evlendirilir. köşkün ev sahibi olan hanımefendi bir süre daha Hasan ve Muhsine ile yaşamaya devam eder ve sonrasında hayatına yeni bir yön verip, mal varlığını onlara bırakıp gider. Muhsine ve Hasan hayatlarına mutlu devam ederler.

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.